30 Tem 2010

Ah be Galatasaray

Bu aksamki Belgrad maci icin demiyorum. Idmandaydim, izleyemedim seni. 2-2 berabere kalmissin nitekim. Canin sagolsun. Bugüne kadar yenildiginde hic birsey dedik mi? Senden gelen hersey güzel.

Ah be Galatasaray. Ben seni cocukken sevdim. Babamdan alip alabilecegim en büyük mirassin sen. Zaten senden öte bisey istemez bu can. Ben seni "Yasa Fenerbahce" diye ortaligi inleten kuzenlerime inat "rerere rarara" miriltilariyla sevdim. Sarindaki sadeligi, kirmizindaki tutkuyu sevdim. Oyuncaklarim vardi. Hic unutmam bitane Hulk Hogan adamim vardi. Ismini dogru mu yazdim onu bile bilmiyorum ama "Halk hovgen" derdim ben ona. Üstündekiler sari kirmiziydi, onun yeri apayriydi tüm oyuncaklarimin icinde, bas taciydi.

Serefsizim seni sevdigim kadar cok az seyi severim bu hayatta. Önceden böyle miydik be Galatasaray? 2000´den önce sanki bir tek sen ve ben vardik. 5-4´lük Kocaelispor macinda her geriye düstügünde aglardim ben cocuklar gibi, cocuktum zaten be! Zaten macin önemini yada sonucun neler dogurdugunu bilmiyorum. Sonradan senenin 93 oldugunu ögrendim. 5 yasindaymisim senin icin salya sümük agladigimda.

Ben seni Old Trafford´da örümcek agi alan Ariflerle, efsane Tugaylarla, Bülentlerle, Falco, Stumpf, Kral Hakanlarla sevdim be Galatasaray. Manchester United bilmezdim ki. Seni bilirdim. O "dünya devleri" ile sen tanistirdin beni. Onlari eleye eleye, canlarini yaka yaka.

O zaman UEFA kupamiz yoktu be Galatasaray, herkes bizimle degildi. Herkes dayanilmaz gücüne yakin hissetmezdi kendini belki. Herkes renklerine asikti. Sanki o zamanlar daha mi iyiydik be? Yoksa cogu zaman oldugu gibi insan eskilere hep özlemle mi bakiyo ne dersin?

Simdi ne vardi yani 10-15 sene basarisiz olsan? Hic kupa alamasan, transfer yapamasan, yeni stada gecmesen? Ali Sami Yen´de oynayalim maclarimizi Cumhurlarla, Mehmetlerle, Aydinlarla, Ardalarla. Tekrar biz olalim, özümüze dönelim. Senin evlatlarin degil miydi o büyük basarilari getirenler? Zaten basari istemiyorum ki be Galatasaray. Biz bize olalim. Sarinin sadeligi gibi sen ve ben.

20-25 milyonlar konusulmasin, Facebooklarda her gün yaris yapilmasin daha cok taraftarimiz var diye. Az olalim be Galatasaray, az ama öz olalim. 7 kisiyle gidip ezeli rakibini 7-0´la yenenler gibi. Özümüze dönelim!

Galatasaray´i tutmanin zor oldugu günleri özlüyorum, 2000 öncesini. "Bizim ama UEFA kupamiz var"cilardan biktim, basari pesinden kosanlardan, stad, transfer... Hepsinden biktim.. Senin ile yasayip, senin ile büyüyenler seni yüceltecektir Galatasaray. Ayni eskiden oldugu gibi..

Basarisiz olsak 10-15 sene, düssek 1. Lig´e, 2. Lig´e.. Hala arkanda olur mu herkes? O zaman arkanda olanlar her zaman olur. Sirf neler olacagini görmek icin isterdim bunu, icim aciya aciya.. Amaaaaaaaaannnnn... Sacma sapan sözlerime aldiris etme Cimbom! Onlara inat, bana inta, aleme inat saldir. Saldir ki kos zaferlere. Kos zaferlere ve güldür yüzümüzü, bugüne kadar güldürdügün gibi.


Insan ona büyük hatalar yapmis sevgilisine cok kizar ya, kizar ama nefret edemez, kötü söz söyleyemez. Benim de gönlümden basarisiz olman gecmiyo, elimde degil. Zor durum vesselam, biraz olsun anlatabildiysem ne mutlu bana..

29 Tem 2010

Karikatür

25 Tem 2010

BIM´de eski sevgiliyi görmek =)))

Bundan 1-2 sene önce okumustum bu yaziyi... Ilk kez okumus kadar güldüm yine.. :)))


BİM'de eski sevgiliyi görmek :D

son patitoyu da attım ağzıma ve bim'e doğru yola çıktım. zaten iki adım ötesi bim. annemin terlikler...ini giyip çıkayım lan dedim, kim iki saat
şimdi bağcık bağlayacak. ama olgun bir erkek insanda eğreti duran şeylerin başında anne terliği geliyormuş canlar ben bunu anladım.

bim her zamanki gibi sakindi. klima çalışıyor ama soğutmuyordu. nasıl bir klima lan bu diyerek incelemeye başladım. ama görevli beni balici sandı,
çünkü ayaklarımda da acayip terlikler altımda çamaşır suyu sıçrayıp da rengi atmış bir pijamayla pek de güzel bir gaspçı havası veriyordum.

"abi bu klima üflemiyor galiba" dedim. ama cevap vermedi, işine döndü. bende doğruca patitoların olduğu yere gittim. aman allahım bu ne güzellik. bissürü patito yan yana. gel de alma. hemen iki paket aldım. zaten sudan ucuz. bir de le porta almak lazımdı. gittim onu da aldım.

tam arkamı dönüp gidecekken tanıdık bir ses duydum. pek bir tanıdık. sanki bir zamanlar kulağıma "aşkım" diye yankılanan bir ses şimdi "süt de alalım. dost süt olsun" diyordu. bir zamanlar kulağıma "seni seviyorum"
diye yankılanan bir ses şimdi "yok muratbey kaşar alalım o daha ucuz" diyordu. yavaşça arkamı döndüm. patitolar ve le porta elimden yere düştü.
evet, eski sevgilimdi bu.

bir zamanlar sevdiğim kadındı. bir zamanlar elele tutuşarak mal gibi gezdiğimiz kadın. şimdi nişanlısıyla bim'e gelmiş alışveriş yapıyordu. bir zamanlar aşık olduğum kadındı bu. ve alışveriş arabasında le cola, blume, dost süt, dost peynir, muratbey kaşarları gibi birsürü ürün vardı. evet
bir zamanlar uğruna canımı verebileceğim kadındı bu.

ben şaşkınlıktan elimdekileri yere düşürünce bunlar birden irkildi ve hemen arkasını döndü. ben, beni görmesinler diye hızlıca aşağıya eğildim
ama lanet olası bim'de raf diye bir şey yok ki. tansaş olsa arkadaki adam seni göremez ama raf yerine kolilerde ürün sergileyen bim sayesinde
saklanamadım.

peki size sorarım. siz arkanızı döndüğünüzde, devekuşu gibi saklandığını sanan ama ayağında ufak numara anne terlikleriyle sıçar gibi çömelmiş ve kıç çatalı gözüken bir adam görseniz ne yaparsanız? işte onlar da öyle yaptılar. bastılar kahkahayı. yavaş ve gurur yıkılmışça ayağa kalktım. le portam manzunca yerden bana bakıyordu. ben gibi yıkılmış, öylece yatıyordu.

gözlerine baktım. le portanın değil lan, eski sevgilimin. bana baktı, mahzun bir bakış görmek isterdim ama alay ediyordu resmen. ayaklarıma
bakıyordu. anne terliği giymiş, parmakları ucundan çıkmış bir ayak. buydum işte. sen bu adamla bir zamanlar çıkmıştın. şimdiki sevgilin çok iyi
giyinmiş ama bir bak bakayım ona. bim'de bu şıklık? sence de biraz samimiyetsiz değil mi? ben en azından yakışıyorum buraya. içimden geldiği gibiyim.

böyle düşündüm ama sonra hasktr dedim. adam kapmış kızı, ben de lavuk gibi pijamayla terlikle geziyorum. kim naapsın lan beni. "nasılsın görüşmeyeli?" dedim. "iyiyim" dedi. "ne güzel" dedim. "hıhı" dedi. gittikçe gerginleşiyordu ortam. yeni sevgilisi kıllandı mı acaba diye baktım ama "nasıl olsa bu lavuktan bir zarar gelmez" düşüncesi hasıl
olduğundan zerre sikinde değildim herifin. adam en ucuz kangal sucuğu seçmekle meşguldu.

"niye böyle olduk biz?" der gibi baktım. "ne diyorsun?" der gibi baktı bana. "niye böyle olduk diyorum?" der gibi tekrar baktım. "ne diyorsun anlamıyorum" der gibi tekrar baktı bana. "neyse sktr et" der gibi baktım. siktir etti alışverişe devam etti. bir güle güle demeden.

gözyaşlarımı saklayarak iki poşet patitoyu ve le portamı yerden aldım ve kasaya gittim. bir de blume peçete aldım yüzlük paket, gözyaşlarımı silmek
için. kasadaki görevli yine baliciymişim gibi baktı bana, "paran var mı" der gibi baktı bana, bana bakması artık kimse. al lan paranı der gibi uzattım, para üstü beklemeden çıktım ama sonra hemen geri dönüp şahsiyetsizce aldım paranın üstünü. tam çıkacakken fiş almayı unuttuğum aklıma geldi. dönüp onu da aldım. mnakoym, bir romantizm de yaşayamadık be.

eve giderken serkan geldi yavaşça yanıma. tek dostum, yoldaşım, üzgün olduğumu anlayabilen tek insan.

"abi bir şey diycem. pijamanın kıçında delik var, kıçın gözüküyor, baya bir büyük"

o günden beri evdeyim. bim'e de kapıcıyı yolluyorum.